Brentford – Leyton Orient Carabao Cup Maç Günü
Yeni sezonun ilk, en azından benim adıma ilk, müsabakasına hoş geldiniz. Tüm futbol gurmelerinin de yapacağı gibi Şampiyonlar Ligi’nin başladığı hafta şanlı Brentford`umuzu, Leyton Orient karşısında izlemeye, Carabao Cup mücadelesi için tribündeki yerimizi almak üzere yola koyulduk.
Her ne kadar kağıt üzerinde `Londra takımı` olsa da, Brentford gittiğimiz en uzak stadyumlardan biriydi. Her ne kadar hafta içi olsa da maça kuru kuru gidilmez diyerek öncelikle taraftarların uğrak noktası olan yakındaki bir pubı ziyaret etmek istedik. `The Express Tavern` (TW8 0EW) pubına girdiğimizde beklediğimiz havayı yakalayamamış olmamız maçtan önce taraftarla ilgili fikir sahibi olmamızı sağladı. Kupa maçı olması sebebiyle olabileceğini düşündüğümüz bu durum aslında taraftarın normal hali gibiydi. Bu tarz Premier Lig’de bulunan orta sıra takımların kupayı kazanmak için biraz daha şansı olduğunu söyleyebiliriz. Sıkışan takvimde kupa(lar)ı ikinci plana atan büyük takımlar ile, finale kadar nefesi yetmeyecek alt lig takımları arasından sıyrılıp kupaya ulaşabilecek Brentford gibi takımlar ve taraftarları, Carabao Cup tarzı organizasyonları daha ciddiye alırdı.
Pub’ın arka bahçesine geçtiğimizde saçını kırmızıya boyamış taraftarlar ile takım elbiseleriyle işten çıkıp direkt maça gelen ‘beyaz yakalı’ taraftarlar hoş bir kontrast oluşturuyorlardı. Biralarımızı içerken etrafımızdakilerin sohbetlerini dinlemeye çalıştım. Her ne kadar maç önü olsa da insanların çoğu maç hakkında konuşmuyorlardı. Hayatlarının merkezinde değil de, o gün yapılan bir organizasyonu hayatlarının içine yedirmiş gibi görünüyorlardı. Pub’ın kalabalığı yavaş yavaş azalırken, biz de biralarımızı bitirip stadyuma doğru hareket etmeye başladık.
Gtech Community Stadyumu’na doğru yaklaştıkça stadyum ve maç günü kültürünün buralarda hala canlı ve diri olmasının sebebini bir kez daha fark ettim. Lojistik açıdan maça gitmek bir zül değil buradaki insanlar için, tam tersi bir keyif! Yollarda sohbet ederek aheste aheste stadyuma yürüyenler, maç öncesinde takımın store’unu gezen taraftarlar her şeyden önemlisi şehrin içinde ve stadyuma yürüme mesafesinde olduklarından, tüm bunları yapmaya zaman ve hevesleri kalıyordu.
Stada girdiğimizde ise bizi bilindik bir manzara karşıladı. Organize olunmuş ve kolay giriş sağlayan turnikeler (aslında bazı takımların turnikeleri ve girişleri oldukça dardı, burası iyi olanlarından), kapasite olarak küçük olsa da temiz ve düzenli tribünler fakat tutkudan yoksun taraftar grubu… Maçın başlamasıyla birlikte yedek ağırlıklı kadroyla sahaya çıkmış ev sahibinin rakibi biraz küçümsediği çıplak gözle dahi belli oluyordu. İlk gol daha çeyrek saat geçmeden gelmişti, rakip takım öne geçiyor ve tribünlerin maça dahil ol(a)mamasını fırsat bilen bir avuç deplasman taraftarı çılgına dönüyordu. Tribünler tamamen susmuş, bir avuç rakip takım taraftarının tezahüratlarını dinliyordu, yalnızca beş dakikalığına.. Hemen akabinde gelen beraberlik golü bizim de umutlarımızı artırmıştı. Ekipte bahisler alınmış, bir yandan telefondan sahada takip edemediğimiz istatistikleri ve aynı anda oynana Şampiyonlar Ligi maçlarına göz atıyorduk. İlk vlog denememiz de bu maça denk gelmişti Brentford – Leyton Orient Maç Günü VLOG Bir yandan tribünde sohbet ederek has Brentford taraftarlarını inceden inceye rahatsız ederken, kaliteli bir maç günü vlog’u oluşturmanın keyfini hissediyorduk. Maçın başında yaptığımız tahminler tutmaya yaklaşırken gelen ikinci gol keyfimizi katlamış, tribün ortamını şenlendirmişti. Bir 2bira1maç klasiği olarak devreyi beklemeden yiyecek içecek sırasına girmek için erkenden yerlerimizi terk etmiştik ki, bir gol sesiyle daha irkildik, 3-1!
Devre arası alışık olduğumuz şekildeydi. Üç aşağı beş yukarı, tüm takımların taraftarları devre arasını bizim insanımızın da hayal ettiği veya istediği şekilde geçirdiğine tanık olduk. Yemekler ve yanına alınmış tadımlık birer bira, insanca bir kapasite ve nezih bir ortam.. İkinci devrede bu kez çok aksiyon yaşanmadı. Oyunu kontrol altında götüren ev sahibi ikinci yarıda rakibe pek şans tanımadı. Durağan geçen ikinci yarıda bir gözlem yapma şansım oldu, birkaç sıra önümüzde oturan ileri yaşlı bir taraftar tribüne getirdiği üçgen zili çaldığını hem gördük hem duyduk. Önce gelen sesin yerini tespit etmemiz gerekti ancak daha sonra zil sesi ve bağlantısını öğrendik. Bu üçgen zil, Brentford her korner kullandığı sırada çalınıyordu ve maçtan sonra yaptığım ufak bir araştırma ile bunun kulübün tarihi ve önemli bir figür olan Peter Gilham ile ilintili olduğunu öğrendim.
‘Buzzette’ (Türkçe’ye ‘arıcık’ veya ‘asıl arı’ diye zoraki bir çeviri yapabiliriz) Peter Gilham isimli vatandaş/taraftarın kulübe ve taraftarlara bir kimlik katmak, maç günü atmosferini yükseltmek amacıyla getirdiği bir gelenek olan üçgen zilin, taraftarlar arasında da yaygınlaştığını öğrenmiş olduk. Peter Gilham kulüpte birçok farklı görev almış hatta şu an mevcutta kulübün maç günü anonsçusu olarak hayatına devam etmekte. Öyle ki, kendisi 2022 yılı biterken Kral Charles tarafından verilen ‘The British Empire Medal’a futbol alanında hak kazandı. Bu prestijli ödülü de cebine koyan Peter, taraftarlar arasında hala gıpta ile bakılan bir figür olma özelliğini koruyor.
Maçın bitiş düdüğüyle sahaya biraz daha yaklaştık ekibimiz Yunus Konak’ı görmemizle heyecanımız arttı. Tribünlerden meşrebimizi anlatabildiğimiz kadarıyla kendisiyle iletişim kurduk ve çıkışta hem kendisini görebilmek hem de Batman’dan ilkokul öğretmeninin selamını iletebilmek için (burayı okuyorsa beden eğitimi öğretmeni Ali Hoca’ya da selam olsun) kendisini bekledik. Kaçırmış olacağız ki bu buluşma gerçekleşemeden dönüş yolumuza geçtik. Yeni bir stadyum ve maç günü görmenin keyfiyle evlerimize dönerken, bir sonraki maç günü için biletlere bakmaya başlayarak günü kapattık. Bir sonraki maç gününde görüşmek üzere!
Batu Çalışkan
Maç günü videomuz:
Bizi sevdiklerinle paylaşmak istersen aşağıdaki butona tıklayabilirsin! 🍻