Crystal Palace Maç Günü
Bu kez maç günümüz için rotayı Londra’nın güneyine, köklü kulüplerinden biri olan Crystal Palace’in evi olan Selhurst Park’a çeviriyoruz. 2023 yılının sonlarına yaklaştığımız günlerde nispeten soğuk bir Aralık akşamında, Bournemouth’u ağırlayan Londra ekibinin stadyumu, maç günü kültürü ve taraftarlarını tecrübe etmek amacıyla ‘Londra Merkez’den yolumuza başladık.
Yolculuk ve maç gününün kendisiyle ilgili tecrübe ve izlenimlerden önce kimdir, nedir bu takım diyenler için bazı bilgiler vermekte fayda var. Öncelikle Palace bir futbol takımı olmadan önce uzun yollardan geçmiş ancak kuruluşu itirabariyle İngiltere hatta Ada’nın en köklü organizasyonlarından biridir. İlk olarak 1850 yılında Londra, endüstriyel devrimi takip eden ilk büyük fuarına ev sahipliği yapmıştır. Londra’nın göbeği sayılabilecek Hyde Park’da fuar alanı amacıyla tamamen camdan oluşan bir yapı kurulmuş ve fuar alanı olarak kullanılmıştır. Bu sarayı andıran camdan yapı, klube adını veren Crystal Palace (Kristal Saray) olarak anılmaya başlanmıştır. Daha sonraları bu yapının görevini tamamlamasıyla birlikte yapının sahipleri, Crystal Palace şirketi, yapıyı sökerek Londra’nın güneyinde tekrardan kurmuştur. Kurulduğu park ve bölge isim değiştirerek Crystal Palace adıyla anılmaya başlanmıştır. Bu noktadan sonra şirket, bölgenin daha çok turist çekmesi amacıyla bir amatör futbol takımı kurmuşlardır, adı da tahmin edilebileceği üzere Crystal Palace F.C. Kulüp, İngiltere futbol federasyonu (Football Association) adıyla bilinen kurumun da kurucularından olmuş ancak sonrasında futbol sahnesinden uzunca bir süre ayrı kalmıştır.
Kulüp kurucuları daha da fazla turist ilgisi çekebilmek amacıyla amatör ruhla kurulan bu klubü tekrar ayaklandırmış ve bu kez profesyonel bir futbol klubü olarak hayatına devam etmiştir. Başta bahsedilen camdan yapı, bir yangında kullanılamaz hale geldiğinden yeni ve profesyonel standartlara uygun bir stadyumla değiştirilmiştir. İlk kurulduğunda kriket klubü olarak faaliyet gösteren Palace, futbol klubü olarak kuruluşu için 1905 yılını işaret etmektedir. 1862 yılında oynadıkları ilk futbol maçı ile birlikte Palace, Ada sınırları içerisinde faaliyetini sürdüren en eski futbol takımı ünvanının da sahibidir. İlk 15 yıl Güney Ligi’nde oynadıktan sonra nihayet 1920 yılında, o zamanki adıyla, Football League’e adım atan kartallar, daha sonra 1969 yılında birinci lige yükselmeyi başarmışlardır. 1991 yılında tarihlerindeki en yüksek lig sıralamasını elde ederek, ligi üçüncü sırada bitirmişlerdir. Tarihlerinde ilk kez avrupa kupalarına katılma hakkını da yine bu sezonda eline geçirmiş olan ekip, futbolseverlerin tarihte hatırladıkları en dehşet verici olaylardan olan ‘Heysel Stadyumu Faciası’ndan kaynaklanan ve İngiliz takımlarına uygulanan avrupa kupaları yasağından payını almışlardır. 1998 yılında Premier League’den düşen ekip 2006 yılında Premier League’e dönmüşlerdir. Zaman içerisinde birçok sahip değiştiren kulüp, amiyane tabirle, ‘asansör takım’ hüviyetinde hayatına devam etmektedir.
Bu ufak tarihi yolculuktan sonra bizim gerçek yolculuğumza geçmenin vakti geldi. Maç günü yaşanan yoğunluk, genelde olduğu gibi iş çıkış saatinin üzerine grev/arızalar eklenince, tahammül edilebilir seviyenin biraz üzerine çıkmış olsa da futbol aşkımızı etkileyemedi. Canada Water’dan bindiğimiz Overground ile Norwood Junction’a ulaştığımız yolculuğumuz bize, bu deneyimin diğer İngiltere takımlarının maç gününden çok, Türk takımlarından alıştığımız bir maç günü olacağına işaret ediyordu. Tren istasyonundan iner inmez döner kebaplara sarılan, yoldaki bakkal ve marketlerden biralarını alarak stadyuma doğru yola koyulan taraftarların arasına karışırken hiç zorluk çekmedik. Yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra, nispeten bir tepeye kurulan ve yokuşlarıyla biraz İnönü Stadyumu’nu andıran Selhurst Park’a vardık. Stadyum etrafında bulunan esnafın, tıpkı Türkiye’deki gibi atkı forma hatta ‘tükürük köfte’ sattığına tanıklık ettiğimizde yabancılık duygumuz iyiden iyiye azalmıştı.
Stadyuma giriş yapmadan önce Palace taraftarlarının maçtan önce uğrak noktası olan ‘The Clifton Arms’ın yolunu tuttuk, 21 Clifton Rd, London SE25 6NJ. Burası Palace taraftarının maçtan önce geldiği en belirgin pub olma özelliğini taşıyor. Öyle ki, maç günleri sadece maç biletini göstererek girilebilen bu pubda, yer olmaması halinde sadece kombine bilet sahipleri girebiliyor, maç günü bileti yeterli olmuyor. Neyse ki bu konuda şanslıydık ve içerisini görme şansımız oldu. İçerisi oldukça küçük olan bu pub, maç günü sadece Palace taraftarlarına çalışıyor desek yeridir. İçeride bi’ an ‘ben neredeyim’ diye aklınızdan geçirecek olursanız, Palace hakkında envai çeşit poster, tablo hatta sokak tabelası dahi görmeniz mümkün.
Burada yuvarladığımız birer biranın ardından maç için stadyuma geçiyoruz. Girişi yine ilkel sayılabilecek Selhurst Park bize, Fulham’ın evi olan Craven Cottage’ı anımsatıyor. Direkt olarak yola bakan dar kapılar ve bu kapılara yerleştirilmiş olan insan boyunda demir turnikelerden geçmek gerekiyor. Bulunduğumuz tribün için girdiğimiz noktadan birkaç adım ötede bizi yemek standının karşılamasından sonra tribüne ulaşmak için aşağı doğru bir merdiven yolculuğu başlıyor. Stadın ufak bir tepenin üzerine kurulmasından olacak, kompleksin içerisinde girdikten sonra tribünlere doğru inmek gerekiyor ki bu da birçok stadyumda (hatta hiç birinde) karşımıza çıkmamış bir durum. Maraton tribünü diye tabir edebileceğimiz yere geçtiğimizde ise, memleket hasretimizi dindirecek başka bir olayla daha karşılaşıyoruz. Genel olarak İngiliz takımlarının stadyumlarının atmosferinden ve büyüsünden bahsedilir. Açıkçası bu ‘büyü’ biraz stadyumların tarihi yapısı ve taraftar kültürüyle ilişkili olduğu; taraftarın rakip üzerinde kurduğu baskıdan bağımsız bir tanım olduğu düşüncemizi pekiştiriyor. Zira birçok İngiliz kulübünde olduğu gibi Palace taraftarı da maça ‘izleyici’ kisvesiyle gelmiş, rakip takımı etkisi altına almaya çok da çalışmıyor, ufak bir azınlık haricinde… Bulunduğumuz bölümdeki yaklaşık bin kadar taraftar maçı oturmadan, o günkü hava sıcaklığına bağlı zekice bir taktik de olabilir, ve tezahüratlar eşliğinde takip ediyordu. Anfield Road ve The Amex gibi birkaç istisnayı dışarıda bırakırsak taraftar etkisinin görüldüğü stadyum sayısı oldukça az, o yüzden Selhurst Park ve Palace seyircisine ayrıca ısındığımızı söyleyebilirim.
Deplasman taraftarıyla neredeyse iç içe oturduğumuz bu tribünde olay çıkmamasını da mucize olarak algılasak da buranın standartlarında normal karşılanacak bir durum. 2bira1maç ekibi olarak ilk iç saha mağlubiyetimizi de yine burada tatmış olarak evlerimizin yolunu tutuyoruz.
Batu