Futbol sezonunun açılmasıyla birlikte biz de tutkumuz olan FPL’e geri döndük. Sezon öncesi yapılan transferlerle şekillenen kadrolar, ilk milli ara öncesinde oynanan üç hafta ve bizi nelerin beklediğine gelin birlikte bakalım.
Transfer Sezonu
Muhtemelen son yılların en hareketli ve çalkantılı transfer dönemi oldu. Yeni takımlarına transfer olabilmek için direten yıldızlar bir tarafta son gün de olsa muradlarına ererken; diğer yanda efendi gibi başka taşların yerine oturmasını bekleyen oyuncular ise avuçlarını yaladı. Kulüplerin yarınlar yokmuşçasına paralar harcadığı transfer penceresinin PL adına giden/gelen tüm oyuncuların listesi Sky Sports’un derlediği bu haberde mevcut.
Tek tek tüm transfer ve takımları incelemek yerine gelin, Big 6 ve diğerlerinin geçirdiği transfer dönemi ve takip eden lig maçlarında takımların genel görünümüne bakalım.
Liverpool
Transfer açısından durgun geçen önceki yılın acısını çıkartırcasına takıma takviyeler yaptılar. Diaz, Nunez ve TAA’nın boşluğunu misli misli doldurdular. Kerkez, Frimpong, Wirtz, Ekitiké ve son olarak formayı henüz sırtına geçirememiş olsa da Isak.. Geçen yılın üstüne koyarak ilerlemek isteyen Slot’un talebeleri FPL açısından cazibe merkezi. Yeni transferler ve takımın eskilerini de dahil edersek, güvenerek seçebileceğimiz seçenekler oldukça fazla. Kaptan Virgil, Salah, lige fırtına gibi giren Gakpo ve Ekitiké. GW7 ve sonrasında zorlu ve sıkışık bir fikstüre girecek olan Liverpool oyuncularını almak için zaman geçmiş gibi görünüyor. Tabii ki kralı bunların dışında tutuyorum.
Arsenal
Alışılagelmişin de üstüne koyarak bu yıl devasa bütçelerle transfer yaptılar ve mevcut kadroyu, giden oyunculara rağmen, oldukça geliştirmeyi başardılar. Arteta elinde böyle geniş bir kadro olduğu zaman, Pep ekolünden geldiğinden olsa gerek, rotasyon yapmayı seven bir teknik adam. Saliba, Havertz ve Saka’nın sakatlıkları dahi yeni kurulan kadronun genişliğinden götürmüş görünmüyor. Takıma adaptasyonu tamamlandığında çocukluk aşkına kavuşan Eze’nin sezonun sürprizlerinden birine imza atabileceğini düşünüyorum. Saka’nın yokluğunda, hatta bazen varlığında da, oyun kurucu eksikliği çeken ‘topçular’a ilaç gibi gelecektir. Penaltıların kimin kullanacağı konusunda şimdilik FPL baronları Gyök’e yakın olsa da, hücum hattının şekillenmesi açısından önemli.
Savunmaya gelince, bu yıl yeni eklenen DEFCON (defensive contribution points, önceki yazımda açıklaması var) puanlarından nasibini en az alması beklenen savunma belki de Arsenal savunması olacaktır. Güvenilir stoper ikilisi Gabriel ve Saliba FPL takımlarında kendilerine yer bulabilirler, özellikle Arsenal’in fikstürünün iyileşmeye başladığı Ekim ayıyla birlikte. Aynı şekilde kaleci Raya da, premium sınıfında olsa da, ‘set and forget’ bir seçim olabilir. İlerleyen haftalarda Arsenal’i daha yakından takip edeceğim.
Man City
Gelelim ulu hoca Pep’in takımına.. İlk üç haftada yalnızca 3 puan toplayan City, hak ettiğinden az puan topladı diyebilirim. İkinci hafta Thomas Frank gibi bir başka ulu hocaya karşı puan kaybını bekliyordum ancak BHA maçının kaybedilmesi çok kabul edilebilir olmadı Citizens açısından. Sezon başı hazırlıklarında yalnızca bir maç yapabilen City, kulüpler dünya kupası garabetinin kurbanlarından biri olmuş gibi görünüyor. Milli ara sonrasında takıma gerekli rötuşları yapılacağına inancım tam.
FPL açısından bakacak olursak şu an öne çıkan çok oyuncusu yok City’nin. Sene başında, geçtiğimiz yılı hatırlayarak ve aynı rolde olacağı varsayılarak, bir Gvardiol coşkusu vardı. Hatta bunun karşılığında, geçtiğimiz yıl onun oynadığı rolü bu yıl Wolves’dan gelen Rayan Aït-Nouri’nin oynacağını düşünenler de vardı. Aslına bakacak olursak ikinci gruptakiler nispeten haklı çıktı diyebilirim ancak henüz ‘click’ etmeyen City’de savunma da oturmuş değil. Hücum hattında ise tek bir isim devamlı şekilde süre bulma ve puan alma ihtimali sunuyor, Erling Braut Haaland... Milli arada oynana Moldova maçında, orta halli bir basketbol takımının yedek oyun kurucusuna benzer istatistikler tutturdu, 5 gol ve 2 asist. Tabii ki PL’de olan takımlar Moldova ayarında değiller fakat ligde xG rakamlarına yakışır skorlar bulacağı günler yakın. Biz menajerler için takım yapısı açısından şu soruya acilen cevap bulmak gerekiyor, Salah mı yoksa Haaland mı? Belki de her ikisi.. Chip stratejisi ve takım yapısı açısından bu iki devi takımda aynı anda bulundurmak, büyük fedakarlıklar gerektirecektir.
Chelsea
Londra’nın batısında değişen pek bir şey yok. Yine satın alınan ve gönderilen bir alay futbolcu, kadroda birkaç oyuncu haricinde sürekli bir rotasyon ve inişli çıkışlı bir grafik.. Onlar da City gibi kulüpler dünya kupasına katıldıklarından dolayı sezon öncesi hazırlık yapamadılar ve yeni yıla tabiri caiz ise palas pandıras girdiler. Henüz et mi tavuk mu oldukları, benim nazarımda, pek anlaşılmamış olduklarından oyuncu transfer etmekten kaçındığım bir ekip.
Joao Pedro’nun gelişiyle hücum hattındaki alternatiflerin artması saha içi dengeler açısından iyi, FPL açısından kötü bir durum yarattı. Pedro’nun arkasında süre bekleyen Delap, kiradan apar topar geri çağrılan budget forvet Marc Guiu (sanki yeterince A takım futbolcusu yokmuş gibi) Pedro’dan süre çalması beklenen isimler. Palmer’ın sakatlık durumu henüz belli değilken, Chelsea oyuncularına yanaşmamak akıl karı olacaktır.
Man United
Kırmızı şeytanlar kabus gibi geçen yılın üstüne koyarak yeni sezona başladılar diyebilirim. Zaten geçen sezonun üstüne koymak için hiç çaba harcamalarına gerek yok, yakın tarihin en berbat sezonuydu camia adına. Onlar da bu sezon PL’deki para saçma furyasına uyup (eskiden bu furyanın öncüsü, şimdi katılımcısı) yine kesenin ağzını açtılar. Mbuemo, Sesko ve Cunha transferleriyle ileri üçlüyü baştan yaratmış olsalar da oyun akışkanlığı açısından istedikleri yerde değiller.
Arsenal’e karşı oynanan baskın oyuna rağmen alınamayan puan(lar), kupada Grimsby Town faciası derken hak etmedikleri sonuçlar aldılar. 3-4-2-1 sistemini adapte etmeye başlayan Amorim, oyuncuların rollerini keskinleştirmeye çalışıyor. Solda hücuma devamlı destek veren Dorgu, geriden oyun kuran ve 10’dan 8 numaraya kaydırılan Bruno ön üçlüye mümkün olduğu kadar servis yapmaya çalışıyor. Savunmaya güvenim olmadığından kaleci ve savunmayı henüz birer seçenek olarak görmüyorum. Mbuemo, Amorim’in de söylediği üzere, takımın ‘outlet merchant’ı (sanırsam skor üretim sihirbazı/kaynağı olarak çevirebilirim) rolüyle iyi bir seçim olabilir. Ayrıca 10 veya 8 fark etmeksizin, puana açılan birçok kapısı olduğundan Bruno da takımlarda kendisine yer bulabilir.
Spurs
Veri manyağı, analitik ve pragmatik yeni nesil hocalardan Thomas Frank (ki benim de çok beğendiğim bir çalıştırıcı) daha sezonun hemen başında takım üzerinde dokunuşunu gösterdi. Hatasız geçilen Burnley, kayıpsız ve gol dahi yemeden geçilen Man City deplasmanından sonra gözler iyiden iyiye Spurs’e çevrilmişti. Kırmızı-beyaz rakiplerinden son dakika transfer çalımı yemiş olsalar da atik davranıp B planını çalıştırarak Xavi Simmons’u transfer penceresi kapanmadan kadrolarına kattılar. Bu hamle çok önemliydi zira Maddison’u yine uzun süreli bir sakatlığa kurban vermiş; Eze’yi ellerinden son anda ezeli rakiplerine kaptırmışlarken, oyun kurucu mevkiinde takviyeye ihtiyaç duyuyorlardı.
Thomas hocamın takımı farklı maçlarda farklı fromasyonlarla kurgulayacağını düşünürsek, henüz öne çıkan bir seçim yok FPL adına. Xavi Simmons, oyun kurucu ve yaratıcı oyuncu rolünde tam bir bargain olabilir. Ayrıca savunma üçlü kurgulandığında Pedro Porro da güzel bir FPL alternatifi haline geliyor. Geçtiğimiz yıldan farklı bir Spurs olduğunu unutmamak da gerekiyor. Ange, her ne olursa olsun hücum diyen bir hocayken; yukarıda da bahsettiğim üzere Frank daha pragmatik yaklaşıyor ve oyuncularından rakip özelinde talepleri olabiliyor. Tüm bu saydığım sebeplerden ötürü Spurs, biraz daha gözlemlenmesi gereken ekiplerden.
Diğerleri
Everton
Yeni stadyumun da etkisiyle flash transferlere imza attılar. Başta Grealish olmak üzere hücum hattı David Moyes’in kabuslarına(!) girecek kadar etkili oldu. Muhtemel seçimler:
Grealish (6.7m), Ndiaye (6.5m), KDH (5.0m) ve Tarkowski (5.5m)
Aston Villa
Sezona istediği gibi giremeyen Bournemouth temsilcisi milli aradan sonra toparlanacaktır, Emery hocama güvenim tam. Yine onların da yaptığı takviyelerle ilk üç haftada olduğundan daha iyi olacağı aşikar. Muhtemel seçimler:
Watkins (8.9m), Rogers (7.5m), Harvey Elliot (5.5m)
Bournemouth
Tüm defans hattı taso kapışı gibi ligin ve Avrupa’nın devleri tarafından havada kapılan Iraola’nın takımı kaldığı yerden devam ediyor yeni sezona. Geçtiğimiz yıla nazaran üstüne koyarak ilerleyen takımdan birkaç seçenek var:
Kluivert (7.0m), Semenyo (7.4m), Senesi (4.6m), Petrovic (4.5m)
Crystal Palace
Bournemouth gibi bir başka ‘hoca takımı’ ile karşı karşıyayız. Yaşadığı mutlak ve potansiyel kayıplara rağmen Glasner’in öğrencileri takım disiplininden hiç kopmadı ve geçtiğimiz yıl sergiledikleri performansa yakın bir çizgideler. Şu sıralar sakatlıklarla fazlasıyla boğuşuyor olsalar da FPL takımlarına göz kırpan seçimler elbette ki mevcut. Avrupa maçlarının rotasyonu etkileyebileceği şerhini de not düşelim. Muhtemel seçimler:
Guehi (4.6m), Munoz (5.6m), Mateta (7.5m), Sarr (6.5m)
Nottingham Forest
Kişisel sürtüşmeler sonucunda Marinakis fevri sayılabilecek bir kararla bu hafta Nuno hocanın görevine son vererek, Spurs ile kötü bir sezon geçirmesine rağmen UEFA kupasını aldıktan sonra gönderilen Ange’i takımın başına getirdi. Birbirine taban tabana zıt futbol mantalitesine sahip bir hocadan diğerine geçiş esnasında Forest’ı şimdilik sadece gözlemlemek yeterli olacaktır. Muhtemel seçimler:
Wood (7.7m), Morgan Gibbs-White (7.5m), Milenkovic (5.5m), Anderson (5.5m), Sels (5.0m)
Ligin kalan ekiplerinde ise ya çok az FPL seçeneği ya da oldukça belirsizlik hakim olduğundan her takıma tek tek değinmiyorum. Uzunca detaylandırıp, kalemim döndüğünce yaptığım analizler yeterli olacaktır.
Chip Stratejisi
Gelelim işin civcivli kısmına (janjanlı da olur). Yazının ilk bölümünde bahsettiğim üzere bu yıl, ligin ilk yarısında kullanma zorunluluğumuz olan 1 set chip, biz FPL’cilerin kullanımına sunuldu. Peki bunlarla ne yapabiliriz?
Bench Boost
Nazarımda en zayıf ve ayağa dolanan chip BB. 2. hafta aktifleştirip, biraz da şansın yardımıyla, 15 puanı cebime koydum. Ligin ilk yarısında beklenmeyen bir erteleme olmaması durumunda DGW olmayacak. Bu şu anlama geliyor, yedekte kalan oyuncular her türlü tek bir maç oynayacak. Geçtiğimiz yıllarda, hemen her FPL’cinin yaptığı üzere geniş bir DGW hedefleyip BB kullanarak kadrodaki 15 oyuncunun tamamının çift maçı olması hedefleniyordu. Şimdi ise ilk set chip’leri kullanmamız gereken sezonun ilk yarısında böyle bir imkana sahip olmayacağımız için, bench’te kalan oyuncuların 1-2 tanesinin iyi fikstürü olduğunda BB’nin kullanılması gerektiği kanaatindeyim.
Wild Card
En zayıftan belki de en güçlü chip’e atladım hemen. Tüm takımı baştan yaratmak, bandwagon’ları yakalamak FPL’de elde edilecek en büyük avantaj belki de. Bu doğrultuda takımdaki, öncelikle ağır toplar, daha sonra da rol oyuncuların fikstür değişimlerini dikkate almak faydalı olacaktır. Toplulukta öne çıkan WC pencereleri ise (yine takım yapısıyla ve eldeki oyunculara tamamen subjektif olarak bağlı olsa da) GW6, 9 ve 13 olarak göze çarpıyor.
Örneğin, GW6 ve sonrasında L’pool’un fikstüründe belirgin bir zorlaşma mevcutken, Arsenal ve City gibi takımların ise fikstürü oldukça kolaylaşıyor. Diğer takımların da fikstür değişimleri göz önüne alınarak, WC kullanımı için ideal haftayı her takım patronu kendi seçebilir.
Free Hit ve Triple Captain
Son olarak iki chip’i aynı başlık altında birleştirmek istedim çünkü bu iki chip de WC ve BB’ye nazaran daha az planlama gerektiren chip’ler. TC için eldeki mevcut oyunculardan (ya da punt yapmak istediğiniz başka bir oyuncu) birinin zayıf bir rakiple oynayacağı hafta seçilerek, TC kullanılabilir.
Öte yandan FH için ufak çapta planlama gerekecektir ancak yine minimal bir planlamadan bahsediyorum. FH için iki opsiyondan biri göz önünde tutularak planlama yapılması en optimal seçenek. İlk opsiyon, takımda acil ve tek haftalık birkaç değişiklik yapılması gerektiği durumda FH hızır gibi imdada yetişecektir. Bir diğer seçenek ise, takımın genel görünümünden memnun olunduğu ancak tek bir hafta fikstürlerinde sıkıntı yaşandığında o hafta FH aktive edilerek; olası WC penceresini daha ileri atılabilir.
Vurduğun Gol Olsun
Tüm bu bilgi yığını ve planlar ışığında FPL’cilerin unutmaması gereken çok önemli bir nokta daha var, bu bir maraton sprint değil! Sezona kötü başlamış olanlar için bile bunu telafi etmeleri için koskoca 35 haftalık bir periyot mevcut. Karar alma mekanizmasını sürekli olarak değiştirmeden, yapılan seçimlere gerektiği kadar sabrederek derviş olup, muradınıza erebilirsiniz.
FPL tanrıları sizi knee-jerk hamlelerden korusun, vurduğunuz gol olsun! Bir sonraki panoramada görüşmek dileğiyle.
ı