150 yıllık gelenekleri, merkez kortu kaplayan sarmaşığı, özellikle ilk haftasında bozulmamış zemin üzerinde baştan aşağı beyaz giyinmiş oyuncularıyla eğer tenisin bir mabedi varsa muhtemelen burası Wimbledon’ın düzenlendiği All England Lawn Tennis Club (AELTC). Londra'nın en sevdiğin zamanı nedir diye soranlara hep "Wimbledon zamanı" cevabını veren biriyim ben. Belki biraz iddialı bir söylem ama bu sözlerimin her zaman arkasındayım. Her sene turnuva zamanı yaklaştığında şehrin değişimi, parklarda ve meydanlarda kurulan dev ekranlar, yeşil ve mor renklerle kaplanan dükkanlar da bu sözlerimi bir kere daha onaylamamda yardımcı oluyor.
Londra'da yaşayan biri olarak her sene Wimbledon'a imkan oldukça gitmeye çalışırım. Her gidişimizde de çok keyif aldığımız Wimbledon'ın 2025 edisyonuna giderken yaşadığımız heyecan ise bir başkaydı. Daha önce elemelerde ve gençlerde izlediğimiz ülkemizin sporcularını bu sefer Wimbledon Kadınlar Tekler Ana Tablosu 3. turunda izleyecektik. İşlerimiz dolayısıyla ilk maçları televizyondan takip ederken, Zeynep Sönmez bize tarifi zor bir heyecanı yaşatıyordu. Maç Cumartesi günü olduğu için işlerimizden yana bir engel yoktu ancak tabii ki onu izlemeye elinizi kolunuzu sallayarak gidemeyeceğimizi biliyorduk. Önce şu meşhur bilet işini çözmemiz gerekiyordu.
E peki Wimbledon'a bilet nasıl alınır?
Size işin alfabesinden başlayarak önce bilet nasıl alınır ondan biraz bahsedelim. Öncelikle bu iş bir planlama işi. Maalesef öyle canınız isteyince hemen girip bilet alamıyorsunuz. Yaklaşık her sene Eylül ayında açılan bir kuraya (ballot) girmeniz gerekiyor. Yani 2026 Temmuz’da Wimbledon'a gitmek aklınızın ucundan bile geçiyorsa, bu kurayı takip etmeniz ve 2025 sonbaharında başvurmanız gerekiyor. Adı üstünde kura tabii ancak şunu belirtelim biz ve çevremiz buna 5 senedir başvuruyoruz, şu ana kadar sadece 1 kere bize çıktı. Dolayısıyla çok ümit etmeden başvurmak gerekiyor. Ancak kuraya başvurmanın size sağladığı kıymetli bir avantaj var, biletlerin yeniden satıldığı platforma (ticketsale.wimbledon.com) erişmek. Bu bizim her sene kullandığımız ve bilet aldığımız yöntem. Kurada başarılı olup biletini almayanlar, iade edenler veya biletleri iptal olan kişilerin biletleri buradan tekrar satışa sunuluyor. Buradan bilet almanın anahtar noktası ise sabır. Düzenli bir şekilde sayfayı kontrol edip, sabırlı bir şekilde sayfayı yenileyince bilet bulabiliyorsunuz.
Diğer bir yöntem ise sadece İngiltere'de yaşayanların faydalanabileceği American Express kart sahiplerine özel satış platformu (https://amextickets.wimbledon.com). Belirli günlerde satışa çıkan biletleri hızlı davranıp AMEX kartınızla satın alabilirsiniz.
Bunlar online olarak bilet bulabileceğiniz yöntemler. Yeri gelmişken söyleyelim AELTC karaborsa ve ikinci el bilet satışı konusunda oldukça katı. Sosyal medyadan gördüğünüz biletlere inanmamanızı tavsiye ederiz, yoksa sonu çok tatsız olabiliyor.
Bu sosyal medyada gördüğümüz ünlüler nasıl giriyor bu final maçına dediğinizi duyar gibiyim. Wimbledon resmi olarak VIP olarak sınıflandırabileceğimiz “Debenture” biletlerini üçüncü parti firmalar aracılığıyla (Stubhub, Keith Prowse vb.) satışa sunuyor. Buradaki fiyatı koltuk sahipleri ya da acentalar belirlediği için buradan bilet almak mümkün olabiliyor. Aslında sosyal medyada yine sıkça duyduğumuz "bir maça £10.000 verdi" haberlerinin sebebi de bu siteler. Bir haberci basit bir araştırma yaparak bu sitelere ulaşıp, o giden kişilerin bu fiyatlarını verdiğine kanaat getiriyor. Yukarıda bahsettiğimiz resmi yöntemlerle alınan Merkez Kort biletleri ise resmi sitede gideceğiniz güne göre £150 ile £350 arasında değişiyor. Örneğin biz geçen sene Alcaraz - Djokovic tek erkekler final maçına £310’a bilet bulmuştuk.
Peki biz Londra'ya ziyarete geldik ve online bilet bulamadık ama yine de gidip ortamı bir görmek istiyoruz yok mu bir yöntemi? Bu sorunun cevabı aslında bir gelenekte saklı, sıraya girmek (The Queue). Wimbledon dünya üzerinde bu denli büyük bir turnuvaya sıraya girerek bilet alabileceğiniz tek turnuva ve bununla gurur duyuyorlar. Buradan her gün 500 adet Merkez Kort, 500 adet Kort 1 ve 500 adet Kort 2 bileti satışa sunuluyor. Bunlar haricinde 10.000 adet ise size sadece Wimbledon kompleksine girme ve dış kortlardaki maçları ve antrenmanları izleme şansı veren Ground Admission bileti satışa sunuluyor. Ancak tahmin edersiniz ki buradan alacağınız ana kort biletlerinin talibi çok oluyor. Öyle ki insanlar 2 gün önceden çadırları ile gelip kamp yapıyorlar. Ancak özellikle ilk hafta dış kortlardaki maç sayısı çok fazla olduğu için kamp seçeneğini eleyip sabah erkenden gelip Ground Admission bileti alarak ortamı görebilir ve Wimbledon keyfi yaşayabilirsiniz.
Biz bu sene Zeynep'in maçına girmek için online'da bilet bulamadık ve bu geleneği de yaşamak istediğimiz için sıraya girmeye karar verdik. Bu sene havaların da güzel gitmesiyle birlikte Queue'da oluşan inanılmaz yoğunluğun haberlerini okurken, olabildiğince erken gitmenin tek şansımız olduğunu anlamıştık aslında. Çoğu kişi bir önceki günlerde saat sabah 7 gibi sıraya girmesine rağmen yoğunluktan dolayı sırası gelmemiş ve içeri girememişti. Biz de detaylarını Youtube videomuzda bulacağınız şekilde sabah 4:05'de sıradaki yerimizi almamıza rağmen önümüzde 4200 kişi vardı. Ancak biz zaten sırada 7 saatten fazla bekleyeceğimizi bildiğimiz için tedarikli gelmiştik. Termosta çaylar, bolca atıştırmalık, piknik malzemeleri ve tabii ki bir kaç soğuk bira. Buraya gelirken elimdeki eşyaları ne yapacağım sorularını elemek için de çantalar ve çadırlar bırakabileceğiniz emanet eşya odaları kurmuşlar ve parça başı £2’a eşyaları gün boyunca tutuyolar. Sırada bir kaç kez yer değiştirme ve 7 saatlik bekleyişin ardından 4244. kişi olarak Ground Admission biletimizi aldık ve bu tenis mabedine girişimizi saat 11:05 civarında yaptık.


Geleneklerin turnuvası: Beyazlar, Çilek ve Zarafet
Wimbledon bir turnuva değil, resmen başıdan sonuna kadar bir ritüel. Burada sadece tenis oynanmıyor; burada İngiliz zarafeti, tarihi ve spor kültürü korta çıkıyor. Bence Wimbledon'ı diğer Grand Slam’lerden ayıran da bu zaten. Bu ritüelin çok fazla kuralı ve geleneği mevcut. Tabii ki bu kuralların ve geleneklerin çoğu da kraliyet ile bağlantılı. Zaten daha Wimbledon'a ilk adımınızı attığınızda kraliyet etkisini hissebiliyorsunuz. Biletinizi okutup güvenlikten içeri girerken hemen kraliyet askerlerini görebiliyorsunuz. All England Lawn Tennis Club, Galler Prensesi Kate Middleton himayesinde olan bir tenis kompleksi. Queue'da ilk sıraya girdiğinizde işleyen düzenden Wimbledon üzerindeki kuralcılığı ve ne kadar geleneklerine bağlı bir turnuva olduğunu anlıyorsunuz zaten.
Haziran sonu, Temmuz başı Wimbledon'ın ilk günü maçlar başlar. Oyuncular Roland Garros’u bitirmiş üzerindeki toprağın tozunu atıp, beyazları çekmişlerdir. Peki neden beyaz? Turnuva 1800’lerin sonlarında Viktoryen dönemde ilk başladığında, toplumda terlemek “asil” sınıfına ait olmamayı ve hatta ter göstermek “ayıp” sayılıyordu. Özellikle o dönem sadece asillerin oynayabildiği bu spor ve turnuvada ise beyaz giysiler teri daha az belli ettiği için sporculara özellikle kadın sporculara dayatılmıştı. Zaman ilerledikçe bu gelenek bir estetik tercihe daha sonra ise Wimbledon’ın imzası haline geldi. Yani sporcuların çok küçük marka logoları hariç baştan aşağıya kadar beyaz giymeleri zorunlu. 2013 yılında turnuvanın en büyük yıldızı olan Roger Federer bile bu kurallardan nasibini aldı. Korta turuncu tabanlı ayakkabılarla çıkan Federer ve turnuva yönetiminin uyarısıyla ertesi maçta ayakkabılarını değiştirmek zorunda kaldı. Katı kurallardan istisnası yok mu, tabii ki var. Son yıllarda gelen eleştiriler sonrasında kulüp ve turnuva yönetimi kadın sporcuların siyah renk şort giymelerine olanak tanıdı. Bu aslında sporcuların sadece beyaz giymesiyle sınırlı değil. Kortlarda gösterişten uzak ve sade bir görüntü isteniyor. Dikkat edenler mutlaka vardır ancak diğer Grand Slam’lerde her yerde sponsor logoları varken Wimbledon’da kortların çevresi bomboş. Sadece çim, sporcular ve tribün. Hepsi bu. Başta söyledim, burası bir mabed ve bu sade görüntü bu mabede çok yakışıyor.
Gelelim şu çilek meselesine. Ülkemizde bir çok yerde yetişen çileklerden tatsam da Wimbledon’da satılan çileklerin tadı gerçekten bir başka. Wimbledon’ın başladığı 1877 yılında çilek, tam da turnuvanın düzenlendiği Temmuz ayında sezonluk bir meyveydi. Kraliyet aileleri bahçelerinde çilek yetiştirirdi ve o zamanlar bir nevi soyluluk tatlısıydı. Yıllardan beri Wimbledon da servis edilen bu soylu meyve artık turnuvanın en büyük klasiği. Günümüzde ortalama turnuva boyunca ortalama 140.000 porsiyon çilek ve krema tüketiliyor. Ve evet, her sabah taptaze çilekler Kent bölgesinden her sabah saat 5’te toplanıyor ve kapıların açılma saatine kadar Wimbledon’a ulaştırılıyor. İngiltere’de yiyebileceğiniz en taze çileği Wimbledon’da bulabilirsiniz.
“Please do not pop your champagne bottles while play is on” (Lütfen oyun oynanırken şampanyalarını patlatmayın). Bu nasıl bir gelenek? Diğer Grand Slam'lerden Amerika ve Fransa'yı görmüş birisi olarak Wimbledon Merkez Kortunun en sessiz ve oyunculara saygılı Grand Slam kortu olduğunu söylesem haksız sayılmam. Wimbledon’da maç sırasında hakemin “Quiet please” (Lütfen sessiz olun) anonsundan sonra çıt çıkmaz. Çünkü burada oyunun ritmine, oyuncunun konsantrasyonuna saygı gösterilir. Sessizliği bozan nadir şeylerden biri ise şampanya patlamaları. Demiştim ya Wimbledon bir piknik alanı. İngiltere'de pikniklerin vazgeçilmezi olan şampanya, tabii ki Wimbledon'da da çok yaygın. Herkes soğutucusuna attığı bir şişeyi yanında getirir ancak onu maç ortasında patlatmamaya özen gösterir. Ancak nadir de olsa maç ortasında patlayan şampanyalara karşı hakemlerin yaptığı, BBC'nin “En Wimbledon Hakem Anonsu” olarak sınıflandırdığı “oyun oynanırken şampanyalarınızı patlatmayın” uyarısını da başka bir yerde kolay kolay göremezsiniz.
E peki kraliyetle bu kadar bağlantılı, kral ve kraliçeyi görür müyüz? Bunun cevabı şimdilik hayır. Güncel Kral ve Kraliçe (Charles ve Camilla) Wimbledon’da maç izlemiyorlar. Ancak, yukarıda bahsetmiştik Kate Middleton yani bir sonraki Kraliçe, Wimbledon’ın sorumlusu. Dolayısıyla, kadın ve erkek final maçlarında Merkez Kort’ta bulunan Royal Box’a bakarsanız kendisini görebilirsiniz. Tabii ki Kraliyet Üyesi değil ama özellikle ilk gün ve ara hafta sonu David Beckham’da yerini alır.
Gurur
Geleneklere daldık, ancak biraz günümüze geri dönelim. Tabii ki Wimbledon’ın bu gelenekleri sayesinde orada maç izlemek, sıradan bir spor deneyimi değil. Hele de Kort 12’de Zeynep Sönmez 3. tur maçına çıkarken hiç değil. Bu heyecanı maç öncesi bize Instagram hesabımızdan ulaşan Wimbledon hakemi Mustafa ile tanışıp atmaya çalıştık. Mustafa yaklaşık 8 yıldır turnuvada hakemlik yapıyor. Ben bir tenis sever olarak bu bilgiyi daha önce nasıl duymadım diye kendime kızarken aslında belki de ülkemizdeki medyaya bir şikayet olsa daha iyi olur. Maç saati yaklaşırken Pimm’s kokteyllerimizi alıp, belki kimsenin alışık olmadığı, diğer ülke vatandaşlarının hafif kıskanıp bolca şaşırdığı bir destek ile birlikte tribündeki yerimizi aldık. Bir gün biri bana Wimbledon”da iki tribün karşılıklı “Kırmızı, Beyaz, En Büyük, Türkiye” diye bağıracak ve sen de bunun içinde olacaksın deseler, en hafif tabiriyle gülerdim. İşte büyük konuşmamak gerekiyor. Zeynep Sönmez sağ olsun Wimbledon tesisini bayraklarla donattık. İnanın maçın sonucu hiç önemli değildi. Tabii ki kazansa mutluluk iki katına çıkardı ancak biz oradaki Türk tenis severler olarak şunun gurunu yaşadık, Wimbledon’da, yani tenisin mabedinde, ana tablo 3. turunda bir kadın tenisçimiz var. Bu maçın sonucu istediğim gibi gitmese de Zeynep’e, biz Türk tenis seyircisine ve Türk medyasına çok büyük öğretileri olduğuna eminiz. Zeynep her röportajında söylüyor, “ben bir hedef koymak istemiyorum, sadece yarın, bugün yaptığımdan biraz daha iyi şeyler yapmak için uğraşıyorum.” Bu mentaliteyle farklı turnuvalarda çok iyi işler yapacağı, insanımıza ilham olmaya devam edeceği zaten aşikar.


Wimbledon’da bir zaman tüneline girip hem tarihe hem oyuna tanıklık ediyorsun. Biz bu 2025 Temmuzunda elimizde çilek, çevremizde gelenekler ile Zeynep Sönmez izleyerek gururlandık. Zeynep’e bu harika macerayı bize yaşattığı ve hemen her yaştan insana ilham olduğu için tekrar teşekkür ederiz. Onu en kısa sürede tekrar bir turnuvada izlemek için de sabırsızlanıyoruz. Belki seneye Wimbledon Merkez Kortunda olur kim bilir?